Boğaziçi Ders Rehberlik Servisi / https://www.bogaziciders.com
Türk Dili ve Edebiyatı Özel Dersle Nasıl Anlatılır?
Türkçe'den Özel Ders Almalı mıyım?
Özel Ders Türkçe 'nin gerekliliğini şöyle açıklayabiliriz; bizim ana dilimiz. Doğduğumuz andan itibaren bu dili duyuyor; bu dille konuşuyor, düşünüyor, rüyalar görüyoruz.
Ancak hâlâ ne tam olarak birbirimizi anlayabiliyor ne de derdimizi anlatabiliyoruz. Bu sıkıntı, Türkçe derslerine de yansıyor. İlköğretim birinci sınıftan beri hep aynı konular anlatıldığı hâlde kurum sınavlarında (SBS, YGS, LYS vb.) Türkçe sorularının tam yapılma oranı giderek düşüyor. Özel ders planlaması ile bu dersten eğitim alan öğrenciler, sınavlarda Türkçe 'den farklı olarak diğer derslerden de başarılı olmaya başlıyor. Özel ders genelde mali külfet gibi görülmekte bundan dolayı da uzak durulmaktadır.
Peki sorun nedir? Bu durumu engellemek adına neler yapılabilir?
Sorun, ana dilimiz olduğu için bu dersi çok iyi yaptığımızı ya da yapabileceğimizi düşünmemiz. Oysa hem dil bilgisi konuları kalabalık hem de anlam yönü oldukça karışık bir dildir Türkçe. Son yıllarda kurum sınavlarında gelen sorulara bakacak olursak, Türkçenin dil bilgisi konularından ziyade öğrencinin zihnini daha çok yoran anlam sorularının ağırlıkta olduğunu görmekteyiz.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşıldığı üzere Türkçe dersi, diğer derslere oranla daha fazla takviyeye ihtiyaç duyan bir derstir. Çünkü bir öğrenci için uzun ve karışık bir paragraf sorusunu çözmek, gerçekten zorlayıcıdır. Üstelik sınavda verilen bir dakikalık süre zarfında; paragrafı okuyup anlamak, soruda isteneni bulmak ve şıkları tarayıp doğru cevaba ulaşmak mümkün değildir.
Paragraf sorularının öğrenci üzerindeki etkisinin farkında olan ÖSYM ve MEB de, son iki yıldır Türkçede uzun paragraflardan oluşan ve anlamı karışık sorulara yönelmiştir. Bu durum hem öğrencinin vakit kaybetmesine hem de zihninin yorulmasına yol açmaktadır. İşte bu nedenle özellikle anlam sorularının çözümü konusunda öğrenci mutlaka bire bir ders almalı, bu tarz soruların çözümündeki püf noktaları işin uzmanı olman bir öğretmenden öğrenmelidir.
‘’Niçin özel eğitimi seçmem gerekiyor?’’ sorusu gelecek aklımıza ister istemez. Cevabı çok açık. Çünkü her insanın algılayışı ve yorumlayışı aynı düzeyde değildir. Ana dilimizi kullanarak konuştuğumuz insanlarla bile en sık yaşadığımız sorun ‘’anlaşılamamak’’tır. Özel dersin avantajı, bu noktada bire bir iletişime girme olanağı sağlamasıdır.
Öğretmen, anlam konusunda öğrenciyle özel çalışırken öğrencinin eksiğini tespit eder ve o noktaya göre çalışır. İhtiyaca yönelik çözümler üretir. Farazi ilerlemez. Ders daha bireyseldir. Her öğrencinin sıkıntısı bir olamaz. Genel anlatım, özellikle Türkçe derslerinde kısırlaştırıcı bir ögedir. Bir öğrenci anlam sorusunu anlayamazken bir başka öğrenci sadece dikkat sorunu çekiyor olabilir. Bir başka öğrenciyse sadece sorunun çözümüne rehberlik ihtiyacı duyabilir. Sınıf ortamında aynı anda cevap vermek, her zaman mümkün olmaz. Öğrenci için de sorusunu sorma ve anlayamadığı yeri tekrar ettirme konusunda sıkıntı çıkmaktadır.
Özel ders, yukarıda sayılan tüm bu engelleri ortadan kaldırır. Öğretmen öğrencisin ihtiyacına yönelik etkinlikler, sorular, alıştırmalar hazırlar. Onun ihtiyacına yönelik anlatım yapar. Öğrenci de kendini daha net ifade eder ve herhangi bir engelleyici unsurla karşılaşmadan sorularını sorup tekrarlar yaptırabilir.
Türkçe dersi için özellikle anlam sorularının çözümünde biz Türkçe öğretmenleri, bol bol kitap okumayı öneririz. Ancak kitap okumak, tamamen bir alışkanlıktır. Sınava hazırlık sürecinde zaten öğrenci hem vakit bulamayacak hem de psikolojik olarak bunu bir vakit kaybı olarak algılayacaktır ne yazık ki. Çünkü ülkemiz eğitim sisteminin bir gerçeğidir, kurum sınavları. Üstelik öğrenciler sadece tek bir alandan ya da en iyi oldukları alandan sınava tabi tutulmamaktadır. Ayrıca kitap okuma alışkanlığı da bir iki yılda kazanılabilecek bir alışkanlık değildir. Bu noktada daha hızlı ve pratik bir çözüm olarak karşımıza çıkar.
Neden Özel Dersler
Özel ders; Öğrenciyi okula ve eğitim hayatına alıştırması, çocukta okula karşı olumlu tutumlar oluşmasını sağlaması bakımından ilkokul,
öğrencilerin yaşamında oldukça önemli bir yere sahiptir. İlkokul, öğrencinin temel okul kurallarını ve okuma, yazma, dört işlem gibi temel becerileri kazanmakla birlikte okula karşı da tutum geliştirdiği yerdir. İlkokulda özel ders ise öğrenciyi mümkün olduğu kadar yabancı bir ortama ve yeni bilgilere alıştırmak açısından çok önemli sayılmaktadır. İlkokul, Öğretmenin öğrenci için en önemli olduğu dönemdir. İlkokul öğretmeninin herhangi bir tavrı nedeniyle okulu, bazı dersleri sevmeyen ve ileride başarılı olamayan öğrenciler olduğu gibi öğretmeninin tavrıyla okula ve derslere bağlanan öğrenciler de mevcuttur. Birçok sebep yüzünden özel ders ilkokul öğrencilerinin tüm hayatını etkileyebilecek bir konumda bulunmaktadır.
İlkokul; okula alışma, eğitimi sevme olarak yer edindiği için çocuğun bu dönemdeki akademik başarısı da önemlidir. Çocuğun özgüveninin gelişebilmesi için ilkokul döneminin başarılı geçmesi gerekir. En basitinden arkadaşlarından daha geç okumaya başlayan bir öğrenci; kendini daha geri planda kalmış hissedecek ve çekecek, bunu fark edemeyen bir öğretmene sahipse de asla toparlanamayacaktır.
Yeni eğitim sistemi 66 ayı dolduran çocukların okula başlayabileceğini öngörüyor. Ancak bu yaşlardaki çocuklar, duygusal gelişimlerini tamamlayamadıkları için daha hassas olacaktır. Bu da derslere ve sınavlara yansıyacaktır. Küçük bir başarısızlık yaşamaları durumunda, okula karşı daha olumsuz tutumlar geliştirecek, küskünlükler yaşayıp okula gitmek istemeyeceklerdir.
İlkokulda okuyan öğrenciler, zaten genellikle okul dersleriyle ilgili yardıma ihtiyaç duymaktadır. Ancak yeni sistem bu yardımı daha da gerekli hale getirmiştir. Genellikle bu yardımlaşma sürecinde anne, baba ya da varsa büyük kardeş, kuzen vs. etkin olmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar, ebeveynle yapılan çalışmaların yeterince amacına uygun ve verimli olmadığını ortaya çıkarmıştır. Çünkü ilk olarak yaşı küçük olan öğrenci, karşısındakine öğretmen modelini yakıştıramayacağı için onu ciddiye alıp dinlemeyecektir. İkinci olarak yoğun iş temposu nedeniyle her an anne ya da baba çocuğunun eksikleriyle ilgilenemeyecektir. Son olarak da çocuğa acıyarak ona yardım etme dürtüsüyle hareket edileceği için bu bir süre sonra yapamadığı ödevleri yapma, zorlandığı soruları çözmeye dönüşecek; zamanla öğrenciyi tembelliğe itecek ve başarısız olmasına yol açacaktır.
Zorlandığı derslerde yardım alamayan ya da rastgele biriyle çalışmaya çalışan öğrenci; hem okula, derslere ya da öğretmenine karşı olumsuz tutum geliştirecek hem de özgüvenini yitirecektir. Daha pasif ve içine kapanık birine dönüşebileceği gibi daha kavgacı, huzursuz birine de dönüşebilen öğrenci; öğrenme ortamını bozacak çeşitli davranışlarda bulunacaktır. Bu nedenle arkadaşları ve öğretmenleri tarafından dışlanma durumuyla karşı karşıya kalabilir. Tüm bunlar, henüz okula ısınmaya çalışan bir öğrencinin daha kazanılmadan yitip gitmesine sebebiyet verecektir.
Davranış sorunlarının temelinde genellikle başarısızlık yatar. Başarısız olmak son derece normal bir durumdur. Ancak bunu zamanında fark edip gereken önlemler alındığı takdirde herhangi bir sorunla karşılaşılmayacaktır. Öğrencinin tek başına halledemeyeceği durumlarda, bir uzmana danışmak yarar sağlayacaktır. Seçilen öğretmen, her şeyden önce iyi bir öğretmen olmalı, öğretmenlik mesleğine tam olarak hakim olmalıdır. Aynı zamanda çocuğun seviyesine uygun biriyle çalışılmalıdır. Örneğin ilkokul 3. sınıfa giden ve matematikte zorlanan bir öğrenci için üniversiteye hazırlık düzeyinde matematik özel dersi veren bir öğretmenle çalışmak, son derece mantıksızdır. Öğretmen seviyeye inmekte zorlanacağı gibi öğrencinin de gözü korkacaktır. Böyle bir eğitim ise yarardan çok zarara sebebiyet verecektir. Aynı şekilde üniversitede okuyan birinden alınan derste de sıkıntılar yaşanacaktır. Gelen kişi, bir öğretmen olmadığı için çocuğa nasıl yaklaşacağını bilemeyecektir. Bu nedenle bire bir eğitim almak için öğretmen seçerken çok dikkatli olunmalı, kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemeli, öğrencinin seviyesine uygun iyi bir öğretmen seçmeye çalışılmalıdır. Hatta bunun için evlere özel ders öğretmeni yollayan kurumlarla görüşülmeli ve oradan bir öğretmen talep edilmelidir.
Her öğrencinin her derste aynı performansı, aynı kapasiteyi göstermesi beklenemez. Bireysel farklılıkların okul ortamında dikkate alınabilmesi, özellikle kalabalık sınıflarda mümkün olmayacağı için bazı öğrencilerin özel eğitime ihtiyacı olacaktır. Özel eğitimle, eksik alanların giderilmesi ve geliştirilmesi mümkündür. Buna daha ilkokuldan başlamak, çocuğun sonraki eğitim hayatına olumlu yansıyacaktır.
Özel Derse Başlarken
Eyvah İşletme Okuyorum
Özel ders üniversite de olur mu? günümüz dünyasında bilgi ulaşılması gereken bir hedef olmaktan çıkmış tam aksine kullanılması gereken bir araç haline gelmiştir.
Eğitim süresi boyunca en kaliteli ve doğru eğitimi almış dahi olsanız belkide kariyerinizin başlangıcı sayılabilecek üniversite eğitiminde rakiplerinize fark atabilmek için özel ders almayı düşünmelisiniz. Üniversite eğitimi, iyi bir meslek sahibi olabilmek için neredeyse bir önkoşul niteliğindedir ülkemizde. Üniversitede verilen derslerin, ilköğretim ve lisede verilen derslerden farkı; daha akademik bir dile sahip olması ve belli bir alanda uzmanlaşma gerektirmesidir.
Üniversite eğitimi, bir alanda uzmanlaşabilmek için alınan bir akademik eğitimdir. Eğitim görülen alana dair bilimsel çalışmalar yürütülür, temel bilgiler edinilmeye çalışılır. Her üniversitenin ders geçme sistemiyse diğerlerinden farklı olacaktır. Bu nedenle bazı üniversitelerde hele de bazı bölümlerde mezuniyeti görmek, öğrenciler için hayal olabilmekte hatta sırf bu nedenle öğrenciler okulu bırakabilmekte, tekrar sınava hazırlanarak sıfırdan bir bölüme yerleşerek eğitimlerine farklı bir alanda devam edebilmektedir. Bu durum, her şeyden önce zaman, para ve emek kaybıdır.
Üniversitede okunan her bölümün ülkemiz içinde bir iş garantisinin olmayışı, öğrencileri en az üniversite giriş sınavları kadar zorlamaktadır. Yoğun bir çalışma maratonu ve zorlayıcı bir sınavdan sonra kazanılan bölümün de tatmin edici bir geleceğe sahip olması, öğrenciler için bir çeşit teselli olarak değerlendirilmektedir. Fakat sırf aynı stresi bir kez daha çekmemek nedeniyle ya da yanlış bir yönlendirme sonucu kazanılan bir bölüm, üstelik geleceği de pek parlak değilse öğrenci için zorlayıcı bir hal almakta ve kendisini daha fazla yalnız hissederek eğitimine gereken özeni vermemesine, alanıyla ilgili fırsatları değerlendirememesine neden olabilmektedir.
Üniversite mezunu bir genç için mezun olduğu okul kadar diploma notu da önemlidir. Mezuniyetten sonra gencin hayatını belirleyen bir kilometre taşına dönüşür diploma notu. Okul başarısı pek de parlak olmayan bir genç, akademik kariyer düşünmeyecektir örneğin ya da birçok arkadaşı mezun olup iş hayatına başladığı halde o hala okula devam etmek zorunda olacağından hayatının rotasını çizemeyecektir. Planlarını, hayallerini, isteklerini, beklentilerini ertelemek hatta belki de onlardan tamamıyla vazgeçmek zorunda kalacaktır. Bu durum, hayatının baharında bir genç için hayattaki ilk ve en ağır yenilgi olacağından çeşitli bunalımlara yol açabilecektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde durumun ciddiyeti daha da net bir şekilde ortaya çıkmakta ve gencin bu süreçte çeşitli konularda yardım almasını zorunlu hale getirmektedir.
Üniversite eğitimi, hep eğitim görülen alanın akademik yönüne ağırlık verdiğinden uygulama ve pratik genellikle geri planda kalmaktadır. Bazı bölümler öğrencilere staj imkanı sağlasa da o mesleğe dair temel püf noktalar ancak mezuniyetin dördüncü beşinci senesinde tam olarak öğrenilmeye başlar. Üstelik işverenlerin özellikle o alanda en az beş yıllık deneyim araması, okurken yapılan stajların deneyim olarak sayılmaması gençlerin mezun olduktan sonra uzun süre yollarını çizmesine engel olmakta ve tatmin edici bir çalışma hayatına başlamasını engellemektedir. Oysa aranılan bir eleman haline dönüşmek gayet mümkündür üstelik bunu üniversitede geçirilen süre zarfında da başarabilir öğrenciler.
Bir öğrenci, üniversiteden mezun olur olmaz aranan bir eleman olmak ve gayet iyi bir işe başlamak istiyorsa, okulda geçirdiği süreyi en iyi şekilde değerlendirmelidir. Bunun için iyi bir akademik başarı ve alanıyla ilgili donanım şarttır. Bu nedenle önce derslerine en iyi şekilde çalışmalı, anlayamadığı veya zorlandığı yerlerle ilgili yardımlar almalıdır. Bu tarz bir yardım, öğrencinin vize ve final sınavlarına daha rahat hazırlanmasını sağlayacak, hazırlayacağı ödevlere ve sunumlara rehberlik edecektir. Ayrıca eğitim görülen alanın iş fırsatları, bu işlere girebilmek için gerekli olan ve fakülte dışından alınabilecek eğitimler hatta staj imkanları hakkında öğrencide fikir oluşmasına yardımcı olacaktır. Üstelik öğrencinin mezuniyet sonrasında oluşturacağı özgeçmişinde de önemli bir referans olarak yer alabilecektir.
Üniversiteyi kazanmak ve okumaktan çok daha önemlidir dört yıl sonra eline diplomayı aldıktan sonra neyle karşılaşacağını bilmek. Önemli olan, dört ya da beş yıl kadar süren bir eğitimin sonunda o diplomaya ulaştıktan sonra hayatını nasıl sürdüreceğine, ne istediğine ve ne yapabileceğine karar vermiş, donanımlı bir genç olabilmektir. Çünkü dört yıl, insan ömrü için oldukça değerli bir zaman dilimidir. Bu süreden sonra hala ne yapacağına karar verememek, hayatına yol vermek için hala bir şeyler beklemek sadece vakit kaybıdır. Üstelik zaman olanca hızıyla akacak, geçen süre pek az kişiye gülse de birçoğu için bir umutsuzluk ve yetersizlik hissi doğuracaktır. Bu hislerle karşılaşmamak, plansız ve rotasız kalmamak için gereken tüm önlemleri henüz üniversite sıralarındayken almak gerekmektedir.
Üniversitede okumak, ciddi anlamda bir emektir. Yoğun dersler, sınav ve sunum takvimleri, tez hazırlıkları; öğrencilerin sosyal ve kültürel faaliyetler geri plana atmasına neden olmaktadır. Hangi bölümde okursa okusun her şeyden önce genç bir insan olan üniversite öğrencileri; sinema, tiyatro, konser gibi faaliyetlere de kitap okumaya ve kendini geliştirmeye de zaman ayırabilmelidir. Ayrıca eğitimini sürdürürken alanıyla ilgili önemli kişilerden referanslar edinmeye çalışmalıdır.
Tüm bunlar düşünüldüğünde özellikle akademik anlamda zorlayıcı olan derslerden özel ders almak, öğrencinin yükünü hafifletecektir. Üstelik bu özel dersi veren kişi, başka bir üniversitede aynı alanda eğitim veren bir akademisyen ya da mesleğinde iyi bir kariyere sahip biri olacaktır. Bu kişiler; hem öğrencinin farklı bakış açıları edinmesini sağlayacak hem de konuları öğrenirken bunları meslek yaşamına nasıl aktarabileceğine, nerde ne şekilde kullanabileceğine dair ipuçları verecektir. Aynı zamanda da öğrencinin gerek akademik kariyerine gerek de iş yaşamına dair çok önemli referanslar olacaktır.
Sevgili gençler, üniversiteye girmek için ne emekler verdiğinizi, test kitaplarının üzerinde nasıl sabahladığınızı unutmayın. Elinize geçen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirin. O hayalini kurduğunuz kapı nihayet açıldı ve dört-beş yıl gibi bir süre var önünüzde. O yerleşkedeki süreyi nasıl geçirirseniz öyle bir kariyere sahip olursunuz. O bölümü hakkıyla bitirip hayatınızı yoluna koyun. Biz öğretmenleriniz her zaman yanınızdayız ve en büyük destekçiniziz.
Hem İngilizce Hem Matematik
Özel Dersle Türkçe Nasıl Anlatılır?
Özel Ders İle Paragraf Çözümü
Neden Özel Ders Öğretmeni?
Özel ders öğretmeninde bulunması gereken özelliklerin genel başlıkları:
- Branş alanında eksiksiz Genel kültürlü
- Branş alanını gelişmelerini takip eden
- Pedagojik formasyonu etkin
Özel ders öğretmenin öğrenci ide başarıyı sağlama için kesinlikle tecrübeli olmalıdır. Kendi alanı matematik, fizik ya da fen ne olursa olsun en az birkaç yıllık eğitim tecrübesi olması gerekir. öğretmenlik tecrübesi sınıf ortamındaki tecrübeden farklıdır. Özel ders gerek öğrenci evinde gerekse ofis ortamında işlensin öğrenciyi etkileyebilmenin püf noktalar vardır. Kendini geliştirmek isteyen öğretmenler, farklı öğrenci modellerini ile farklı ortamlarında çalışmış olmalıdır.
Özel ders ortamında öncelikle öğrenci kendini rahat ve güvenilir hissetmelidir. Kendini rahat hissettirebilecek ortamda öğrenci, öğretmeni ile rahat iletişim kurabilir. Çekinmeden sıkıntısını anlatabilmelidir. eğitim ortamının öğrencinin evi olması öğrencinin rahatı için büyük bir avantaj olsa da mutlak bir rahatlık söz konusu değildir. Öğretmeni iletişimi iyi sağlamalıdır. eğitim ortamı eğer etüd merkezi ise bu nokta da öğretmen öğrencisini rahatı için daha fazla gayret sarf etmelidir. Öğrencinin yabancı olduğu bir ortamda motive edilebilmesi zordur.
İyi bir öğretmende bulunması gereken özelliklerin amacı verimli ders çalışmasına hizmet etmektir.
Örgün Eğitim
Örgün eğitim, amaca göre hazırlanmış programlarla okul çatısı altında, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireyler için yapılan düzenli eğitimdir.
BİRE BİRDİR, öğretmenle öğrenci arasındaki uzaklığı en aza indiren öğretim şeklidir.
EN İYİ VE RİMİ SAĞLAR, Boğaziçili öğretmenler sayesinde en az zamanda daha fazla konu işlenir. Bu nedenle öğrenme verimi yüksektir. Öğretmen birçok konuyu çok kısa bir zaman zarfında bitirebilmenin kestirme yoludur.
İLGİ ODAĞI OLMANIZI SAĞLAR, Her an göz önünde bulunan öğrenci sürekli motive edilir. Bu eğitim sistemimizin en zayıf noktalarından birisine çözüm getirmektedir. İlgi alanından uzak öğrenci yeterince motive olamaz; bu da onun derslerden soğumasına ve hatta dersi sevmemesine neden olur. Eğitmenlerimiz bu soruna etkin bir şekilde çözüm getirilir.
ANINDA YARDIM SAĞLAR... Kafanıza takılan soruyu öğretmeninize her an sorabilirsiniz, yapılan yanlışlar yanı başınızdaki öğretmen tarafından hemen çözülür. Buda öğrenme zevkini ve motivasyonu arttırır. Oysa çoklu eğitimin yapıldığı okul veya dershanede bu yardımı her an alamayabilirsiniz.
AİLENİN BİLGİLENMESİNİ SAĞLAR, öğretmen ve veli arasındaki iletişimi en yüksek noktaya çıkarır. Bu şekilde velinin her hafta düzenli olarak bilgilenmesi sağlanır. Matematik, fizik, kimya, İngilizce öğretmenlerini BogaziciDers grubunda bulabilirsiniz. Boğaziçili öğretmenler ile bu soruna etkin bir şekilde çözüm getirilir. Boğaziçili öğretmenler ile matematik, fen, fizik, kimya ve ingilizce dersleri BogaziciDers.com hizmetinizde.
İlköğretim-TEOG düzeyinde Matematik, Fen ve Teknoloji ve İngilizce
YGS-LYS düzeyinde Matematik, Fizik, Kimya ve İngilizce
İngilizce matematik, İngilizce fizik, İngilizce kimya ve İngilizce biyoloji
Yabancı Dil düzeyinde İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca ve Çince
Üniversite öğrenimi düzeyinde Calculus, Ekonomi, Ekonometri, Bilgisayar ve İstatistik
Üniversiteye Hazırlığın Önemi
Üniversiteye Hazırlığın Önemi
Özel ders, Üniversite adayları için kaçınılmaz derece mecburi ve bir o kadar önemlidir. Üniversite sınavı, milyonlarca ortaöğretim mezunu gencin geleceğini belirleyen bir sınavdır.
Özel ders eğitimleri ile öğrencinin ilerde yapacağı meslekten evleneceği kişiye kadar hayatının en önemli noktaları, bu sınavın sonucuna göre şekillenir. Öğrenciler, kendi başlarına yaptıkları hazırlıklarla belirli bir limite kadar hazırlanabilirler ancak, özel ders ile tüm branşlardan hem pratiklik hemde kolay yolları öğrenerek sınavlarda en önemli konu olan zaman kazanmayı öğrenirler. Kısa bir zaman içerisinde geleceğinizin adımlarını atacağınız ilk basamak olan üniversiteye giriş şekliniz belirlenecektir.
Sınav bu kadar önemliyken her yıl milyonlarca genç bu sınav için ter dökmekte; dershanelere, kurslara gitmekte ve binlerce soru çözmektedir. Anca yine de her yıl, sınav sonuçları açıklandığında ‘’sıfır’’ çeken binlerce öğrencinin olduğunu üzülerek görüyoruz.
Üniversite kapısına gelene dek ortaöğretim eğitimini tamamlaması gereken her öğrenci, iyi kötü konulara hakim oluyor. Ancak sınava hazırlanmak ve iyi bir üniversitede öğrenim görebilmek için bu eğitimin çok da yeterli olmadığını, öğrencilerin bazı noktalarda takviyeler alıp ek çalışmalar yapmaları gerektiğini görmekteyiz.
Üniversite hazırlığında, mevcut üniversiteye giriş sisteminin öğrencilere sunduğu iki başlı bir sınav modeli vardır. Öğrenciler önce baraj sınav YGS’ye ardından da alanlarına ve seçecekleri mesleklere göre LYS’lere hazırlanmak durumunda kalıyorlar.
YGS, sadece ortaöğretim birinci sınıftaki ortak konulardan oluşan bir sınavdır. Ancak 4 yıllık yoğun ortaöğretim eğitiminin ardından öğrencinin ortaöğretim 1 konuları tamamen hatırlaması beklenemez. Üstelik YGS’den birkaç ay sonra ortaöğretim 2,3 ve 4. sınıfın ağır konularından oluşan LYS’ye girecek olan öğrenciler; bu süreçte büyük panik yaşamakta hatta birçok öğrenci neye nereden başlayacağı bilemeyerek kısır döngü içinde ilerlemeye çalışmaktadır. Ve ne yazık ki neticede bir üniversiteye yerleşme konusunda sıkıntıya düşmektedir.
LYS, öğrencilerin seçeceği ve yerleşebileceği bölümü belirleme etkin bir sınavdır. Ancak YGS sonucu çok iyi gelmeyen bir öğrencinin o moral bozukluğuyla LYS’ye çok iyi hazırlanması beklenemez.
Üniversite sınavına hazırlık, mevcut sistemle ortaöğretim birinci sınıftan itibaren sistemli bir şekilde olmalıdır. Konuların birikmesi ve aradan geçen zamandan sonra ortaöğretim son sınıfta hazırlıklara başlamak, öğrencinin başarısız bir sınav geçirmesine neden olacağından hiç verimli değildir. Öğrencilerimize bu şekilde bir hazırlığı kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Üstelik konular, soru tipleri sabit ve durağan yapılar değildir. Başlangıçta hazırlık son derece iyi gidebilir. Ancak zamanla yoğunlaşan ve ağırlaşan konulara bir de yaklaşan sınavın heyecanı eklendikçe ortaya pek de başarılı bir tablo çıkmıyor.
Öğrenci; ortaöğretim başladığı anda sınav hazırlığına da başlamalı, çeşitli kaynaklardan tekrar ve soru çözüm çalışmalarına başlayarak eksiklerini tespit etmelidir. Tek başına halledemediği ders ve konuklara yönelik özel eğitim takviyeleri almaya başlamalıdır ki ileri yıllara çatlaklar kalmasın. Üstelik ortaöğretim üniversiteye hazırlık dönemi olduğu gibi aynı zamanda okul başarısının da önem kazandığı bir dönemdir. ortaöğretimde geçirilen dört yılın ortalaması, öğrenciye üniversite sınavında hatrı sayılır bir getiride bulunacaktır.
10. sınıfta alanını seçtikten sonra öğrencilerin yapması gereken, ileride yapmak istedikleri meslek yelpazesini çıkarmak olmalıdır. Bu süreçte, özel ders almaya devam ettiklerini öğretmenlerine danışabilirler. Çünkü bire bir öğretmeni, öğrenciyi bire bir öğrenme ortamında tanıyan bir kişidir. Yaptığı tüm çalışmalar o öğrenciye yönelik olduğu için yeterliliklerini ve yapamayacaklarını en iyi bilen kişi o olacaktır. Tabi özel ders, sadece konu anlatıp soru çözmek şeklinde değil öğrenciyi tanımaya yönelik olmalıdır. Öğrenci; karşısındaki öğretmenle bire bir diyalog kurabilmeli, paylaşımlarda bulunabilmelidir. Öğretmen, öğrenciye koçluk yapabilmeli ve ona kendisini açabileceği bir ortam yaratmalıdır. Bu şekilde olduğu takdirde yönlendirmeler daha etkili ve net olacaktır.
Öğrenci meslek yelpazesini oluşturduktan sonra temposunu hiç düşürmeden çalışmalarına devam etmelidir. 10. sınıftan itibaren yeni konularla karşılaşılacağı için bunlara yönelik önlemler alınmalı gerektiği yerlerde yeni eğitim takviyelerine başlanmalıdır. Çünkü 10. sınıftan itibaren öğrencilerin görmeye başlayacağı konular, daha önce hiç karşılaşmadıkları ve üniversite sınavında soru getiren türdendir. Bu ağır konularla öğrencilerin tek başına mücadele etmesi, oldukça zorlayıcıdır.
11. sınıfa gelindiğinde öğrencinin temposu aynen devam etmeli ve artık çeşitli denemelere girerek kendini ölçmeye, yeterliliğini tespit etmeye başlamalıdır. Bu yıldan itibaren soru çözümlerine daha fazla ağırlık verilmeli, alınan özel eğitim takviyelerinde de bu yönde çalışmalar yapılmalıdır.
Son sınıfta ise hazırlık artık tamamen sınava odaklı olmalıdır. Geçirilen üç yılda, yukarıdaki gibi çalışan bir öğrencinin konu eksikleri kapanacağı için tüm çalışmalar sadece sınavda net arttırıcı, hata azaltıcı ve hız yükseltici tarzda olmalıdır. Üniversite sınavında lise 4 konularından da sorular geleceği için bir yandan da bunların kapatılmasına çalışmak gerekir. İlk üç yıl özel ders alınmamışsa bile, son sene mutlaka özel ders alınmalıdır. Çünkü öğrencinin konu eksiği olmasa da soru çözümünde sıkıntı yaşaması muhtemeldir. Ne tip sorular gelebilir, nasıl çözüm yapılmalıdır, ÖSYM ne gibi tuzaklar hazırlar, bu tuzaklardan nasıl kaçılır, netler nasıl arttırılır gibi sorulara öğrenci tek başına cevap bulamayabilir. Bu konuda seçeceği alanı net bir şekilde belirleyip bu alana yerleşmesi için gerekli olan derslere ve katsayısı yüksek olan derslere yönelik takviyeler alması, öğrencinin yararına olacaktır. Üstelik ortalamanın son yılda düşmemesi için öğrencinin aynı performansı okul derslerinde de göstermesi gerekecek ancak hem okul dersleri hem de sınav hazırlığını bir arada yürütmeye çalışan öğrenci, bunalacaktır. Buna bir de sınavın heyecanı eklenince başarıda bir düşme yaşanacak, bu da morali daha fazla bozacağı için öğrenci bir kısır döngüye çekilmiş olacak.
Öğrencinin takıldığı yerlerde bir yardımcıya ihtiyaç duyması son derece normaldir. Zorlanılan yerlerle ilgili mutlaka bir öğretmenle görüşülmeli ve bunlar birikmeden gerekli önlemler alınmalıdır. Ancak bu zor konular hep sona saklandığı için üstelik sınava çok az bir zaman kala alelacele halledilmeye çalışıldığı için bu anlamda kayda değer bir başarı ne yazık ki sağlanamıyor. Bu durum, eğitim sektöründe çok sık tekrarlanan bir hata. Hala sınava hazırlıkta son yıl seçiliyor ve son bir ayda konu eksiğinin kapanacağına inanılıyor.
Ülkemizde lise eğitimin durumu belli. Belirli birkaç okul dışında kaliteli eğitim veren kurum yok denecek kadar az. Bu durum da özellikle üniversite hazırlığında özel dersi zorunlu hale getiriyor. Ancak velilerde de öğrencilerde de özel ders almaya, alanında uzman bir öğretmenle takviye yapmaya karşı bir önyargı mevcut. Bu, büyük ölçüde bilinçsizlikten kaynaklanıyor. Oysa sınava hazırlık sürecinde özel ders almak, büyük ölçüde öğrenciyi rahatlatan bir faaliyet. Öğrenci hem anlamakta güçlük çektiği hatta üzerinde kalem oynatamadığı konuları biriktirmek, ertelemek zorunda kalmadan uzman yardımıyla halletme fırsatı buluyor hem de pratik bilgiler, basit ve hızlı çözüm yolları öğreneceği için sınav esnasında zamanını daha verimli kullanabiliyor.
Özel ders, adından da anlaşıldığı üzere kişiye özel eğitim modelini benimser. Eğitimde tek bir yol, tek bir yöntem yoktur. Ne kadar öğrenci varsa o kadar da öğretim yöntemi oluşturmak mümkündür. Nasıl ki aynı markete giren yüzlerce kişi aynı ürünlerden aynı oranda alıp çıkmıyorsa aynı okula gidip aynı dersleri alan öğrencilerin aynı başarıyla oradan çıkmasını bekleyemeyiz. Bazı öğrenciler fen ve matematik alanında başarılı olabiliyorken bazıları da resim, müzik gibi alanlarda başarılı olacaktır. Ancak üniversitede okumak için ülkemiz şartlarında aynı sınava girmek zorunda kalan bu gençlerden ikinci grubu söküp atma, yok sayma gibi bir durum olamayacağına göre onların bireysel ihtiyaçlarına uygun bir çalışma programı hazırlayarak istedikleri üniversitede okumalarını sağlayabiliriz.
Sevgili gençler, her şeyden önce kendinize güvenin. Ne istediğinize karar verin ve kendinizi tanıyın. Biz öğretmenleriniz daima yanınızdayız.