Özel ders; Öğrenciyi okula ve eğitim hayatına alıştırması, çocukta okula karşı olumlu tutumlar oluşmasını sağlaması bakımından ilkokul,
öğrencilerin yaşamında oldukça önemli bir yere sahiptir. İlkokul, öğrencinin temel okul kurallarını ve okuma, yazma, dört işlem gibi temel becerileri kazanmakla birlikte okula karşı da tutum geliştirdiği yerdir. İlkokulda özel ders ise öğrenciyi mümkün olduğu kadar yabancı bir ortama ve yeni bilgilere alıştırmak açısından çok önemli sayılmaktadır. İlkokul, Öğretmenin öğrenci için en önemli olduğu dönemdir. İlkokul öğretmeninin herhangi bir tavrı nedeniyle okulu, bazı dersleri sevmeyen ve ileride başarılı olamayan öğrenciler olduğu gibi öğretmeninin tavrıyla okula ve derslere bağlanan öğrenciler de mevcuttur. Birçok sebep yüzünden özel ders ilkokul öğrencilerinin tüm hayatını etkileyebilecek bir konumda bulunmaktadır.
İlkokul; okula alışma, eğitimi sevme olarak yer edindiği için çocuğun bu dönemdeki akademik başarısı da önemlidir. Çocuğun özgüveninin gelişebilmesi için ilkokul döneminin başarılı geçmesi gerekir. En basitinden arkadaşlarından daha geç okumaya başlayan bir öğrenci; kendini daha geri planda kalmış hissedecek ve çekecek, bunu fark edemeyen bir öğretmene sahipse de asla toparlanamayacaktır.
Yeni eğitim sistemi 66 ayı dolduran çocukların okula başlayabileceğini öngörüyor. Ancak bu yaşlardaki çocuklar, duygusal gelişimlerini tamamlayamadıkları için daha hassas olacaktır. Bu da derslere ve sınavlara yansıyacaktır. Küçük bir başarısızlık yaşamaları durumunda, okula karşı daha olumsuz tutumlar geliştirecek, küskünlükler yaşayıp okula gitmek istemeyeceklerdir.
İlkokulda okuyan öğrenciler, zaten genellikle okul dersleriyle ilgili yardıma ihtiyaç duymaktadır. Ancak yeni sistem bu yardımı daha da gerekli hale getirmiştir. Genellikle bu yardımlaşma sürecinde anne, baba ya da varsa büyük kardeş, kuzen vs. etkin olmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar, ebeveynle yapılan çalışmaların yeterince amacına uygun ve verimli olmadığını ortaya çıkarmıştır. Çünkü ilk olarak yaşı küçük olan öğrenci, karşısındakine öğretmen modelini yakıştıramayacağı için onu ciddiye alıp dinlemeyecektir. İkinci olarak yoğun iş temposu nedeniyle her an anne ya da baba çocuğunun eksikleriyle ilgilenemeyecektir. Son olarak da çocuğa acıyarak ona yardım etme dürtüsüyle hareket edileceği için bu bir süre sonra yapamadığı ödevleri yapma, zorlandığı soruları çözmeye dönüşecek; zamanla öğrenciyi tembelliğe itecek ve başarısız olmasına yol açacaktır.
Zorlandığı derslerde yardım alamayan ya da rastgele biriyle çalışmaya çalışan öğrenci; hem okula, derslere ya da öğretmenine karşı olumsuz tutum geliştirecek hem de özgüvenini yitirecektir. Daha pasif ve içine kapanık birine dönüşebileceği gibi daha kavgacı, huzursuz birine de dönüşebilen öğrenci; öğrenme ortamını bozacak çeşitli davranışlarda bulunacaktır. Bu nedenle arkadaşları ve öğretmenleri tarafından dışlanma durumuyla karşı karşıya kalabilir. Tüm bunlar, henüz okula ısınmaya çalışan bir öğrencinin daha kazanılmadan yitip gitmesine sebebiyet verecektir.
Davranış sorunlarının temelinde genellikle başarısızlık yatar. Başarısız olmak son derece normal bir durumdur. Ancak bunu zamanında fark edip gereken önlemler alındığı takdirde herhangi bir sorunla karşılaşılmayacaktır. Öğrencinin tek başına halledemeyeceği durumlarda, bir uzmana danışmak yarar sağlayacaktır. Seçilen öğretmen, her şeyden önce iyi bir öğretmen olmalı, öğretmenlik mesleğine tam olarak hakim olmalıdır. Aynı zamanda çocuğun seviyesine uygun biriyle çalışılmalıdır. Örneğin ilkokul 3. sınıfa giden ve matematikte zorlanan bir öğrenci için üniversiteye hazırlık düzeyinde matematik özel dersi veren bir öğretmenle çalışmak, son derece mantıksızdır. Öğretmen seviyeye inmekte zorlanacağı gibi öğrencinin de gözü korkacaktır. Böyle bir eğitim ise yarardan çok zarara sebebiyet verecektir. Aynı şekilde üniversitede okuyan birinden alınan derste de sıkıntılar yaşanacaktır. Gelen kişi, bir öğretmen olmadığı için çocuğa nasıl yaklaşacağını bilemeyecektir. Bu nedenle bire bir eğitim almak için öğretmen seçerken çok dikkatli olunmalı, kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemeli, öğrencinin seviyesine uygun iyi bir öğretmen seçmeye çalışılmalıdır. Hatta bunun için evlere özel ders öğretmeni yollayan kurumlarla görüşülmeli ve oradan bir öğretmen talep edilmelidir.
Her öğrencinin her derste aynı performansı, aynı kapasiteyi göstermesi beklenemez. Bireysel farklılıkların okul ortamında dikkate alınabilmesi, özellikle kalabalık sınıflarda mümkün olmayacağı için bazı öğrencilerin özel eğitime ihtiyacı olacaktır. Özel eğitimle, eksik alanların giderilmesi ve geliştirilmesi mümkündür. Buna daha ilkokuldan başlamak, çocuğun sonraki eğitim hayatına olumlu yansıyacaktır.